Aile içi bağımlılık dinamikleri
Ramazan Bayramı’nın coşkusunu geride bırakırken, 23 Nisan Çocuk Bayramı’na doğru ilerlerken, unutulmaması gereken önemli bir gerçek var: çocuk işçilerin hala varlığını sürdürmesi. Bayramların neşe ve sevgi dolu atmosferi, maalesef bu çocukların hayatında bir lüks olmaktan çok uzak. Fabrikalarda, tarlalarda veya sokaklarda, yaşamlarının en değerli dönemlerinde çalışarak, çocukluklarını kaybetmiş durumdalar. Onların sesleri, bayram sevincinin arasında duyulmalı ve hakları için mücadele etmeliyiz.
İçi boş beyaz bir kumaş mendilin hayal kırıklığıdır, benim çocukluğumda bayram. Kimine göre torba torba doldurulmuş bayram şekerleri ve cep harçlıklarıdır, bilirim. Yeni giysilerini giyinmiş, gözleri ışıl ışıl parlayan çocuklardır sokaklarda. Belki boynu bükük yetim bir çocuğun özlem duyduğu babasının elleri? Mahalledeki zengin çocuğun havalı bisikletidir? ya da karnının güzelce doyduğu bir an, yanaklarına renk gelmiş annenin gülümsediği?
Yüzlerdeki çizgileri severim bu yüzden. Yaşanmışlıklarını anlatır insanın, geçmiş anılarını, geçmemiş acı ve mutluluklarını anlatır. Özel günlerin de muhakkak bir hatırası saklıdır orada. Fikrimce benim yaşımdakilerin de yüzlerinde bir bayram çizgisi asılı durmaktadır. Estetiğe karşı olduğumdan değil, yaşanmışlıklara ve samimiyete olan tutkumdandır belki. Yüzlerdeki çizgileri severim…
Çocukluk günlerinin bayramları da tıpkı çocukluğun tamamında olduğu gibi, herkes için güzel anılarla dolu değildir. Kim bilir belki de bu nedenledir bayramlarda uzaklaşmamız? Sahi, ailemizden ötede gidilen tatiller, çocukluğun acılarından da uzaklaştırır mı bizi?
Oysa bayram demek barış demektir. İnsana ve insanlığa dair ne varsa içindedir. Saygı, şükür, dayanışma, sevgi…Veren elin alan elden üstün olduğunu hatırlamak ve yeni nesillere aktarmaktır; milli -manevi değerlerimizi…Şöyle bir bakıyorum da, etrafa yaşatabildiğimiz sadece bayram temizliği adı altında bir telaş ve hep tüketme gayreti. Haksız sayılamayacak nedenlerle maddi imkânı olanların yola çıktıkları 9 günlük Bayramı tatili. Kimi beton yığınlarının arasında bunaldığından söz ediyor giderken, kimi millet olarak geçirdiğimiz zorlu süreçlerden. Unuttuk mu?
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli 7 şiddetinin üzerinde üst üste yaşanan iki büyük deprem, 11 ilimizi derinden etkiledi. Binlerce insanımız hayatını kaybetti, yüzbinlerce konut ve işyeri yıkıldı ve kullanılamaz hale döndü. Bölgede bir yandan enkazlar kaldırılıyor diğer yandan can pazarı yaşanıyordu. An be an izledik. Depremin yaşattığı acı, yarattığı kaygı yetmiyormuş gibi bir de ekonomik şartlar ve hayat pahalılığı ile savaşıyorduk. Bir çocuk, annesi karne hediyesi olarak 3 parça et aldı diye seviniyordu. Ağladık. Et yiyebilenler de et yiyemeyenler de bir olduk ve ağladık. Ayrıştırılma baskısı altında bir de seçim yaşadık. Seçme sorumluluğunu hisseden de hissetmeyen de kaygı duyuyordu. Turladık. Kızdık, umut ettik, inandık ya da mecbur hissettik. Hep birlikte seçimi de atlattık. Yeminler, atamalar derken an be an izledik. Dolar ve altındaki yükseliş durmadı. Bazılarımız zenginleşti çoğumuz daha da fakirleştik. Sıkıldık, yorulduk. Tatile ihtiyacımız vardı. Tatil haktı.
Maddi imkanı olanlar yola çıktılar bile. Havalar da ısındı. Güzel memleketimizin her bir yanı ayrı bir cennet. Deniz mevsimi başladı. 9 günlük uzun bir tatil. Sınavlar ve yorucu bir eğitim-öğretim dönemi de bitti. Bir hesap yaptık. Oteldi, ulaşımdı, yemekti derken tatil parasını denkleştiremeyenlerimiz evlerinde kaldı. Tatil kimimize göre memlekete gidememek, kimimize göre günü birlik dahi olsa denize girememekti. Tatil ayrıcalıktı.
Yüzünüzdeki çocukluğa dair bayram çizgileriniz neleri anlatır bilmem. Çocuklarımızın bayram çizgileri hep güzel olsa keşke. Çocuklukların kan ve gözyaşından muaf sayıldığı bir günde bayram gibi bir bayrama uyansak…İster hak- ister ayrıcalık tarafında olun, gerçek bir bayramın çocuk yüzünde hakikatli bir gülümseme olduğunu unutmayın. Bu gülümsemelere katkıda bulunmak ise daima elimizde.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na doğru yaklaşırken, çocuk işçilerin durumunu hatırlamak önemli. Bu özel gün, çocukların haklarını ve geleceklerini kutlamak için bir fırsat olmalı. Ancak, ülkemizde ve dünya genelinde hala milyonlarca çocuk, çocukluklarını yaşayamadan çalışmaya zorlanıyor.
İster hak sahibi ister ayrıcalıklı olsunlar, gerçek bir bayramın çocuk yüzünde hakikatli bir gülümseme olduğunu unutmamalıyız. Bu gülümsemelere katkıda bulunmak, çocuk işçilerin haklarını savunmak ve onların çocukluklarını geri kazanmalarına yardımcı olmak için hepimizin elimizden geleni yapması gereken bir sorumluluktur. Onların yüzlerindeki çocukluğun kaybıyla dolu çizgiler, içimizi sızlatırken, umut dolu bir yarın için çaba sarf etmekten başka seçeneğimiz yok. Her bir çocuğun, güvenli, sağlıklı ve mutlu bir çocukluk geçirmesi için birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü her çocuk, hayat dolu bir gülümsemeyle tüm bayramların tadını çıkarmayı hak ediyor.
Bayramınızı çok sevdiğim bir şiirle kutlamak isterim. Gerçekte bu bir bayram şiiri olmaktan öte; babasız, ümitsiz çocuklara karşı duyulan merhameti ifade eden bir metindir. Burada kendi çocuğuyla kimsesiz bir çocuğun bayramdaki hâlini gözlemleyen ve karşılaştıran merhametli bir babanın duygusu ve düşüncesi şiir dili ve söyleyişi ile dikkatlere sunulmaktadır. Duyarlılığımızı kaybetmeyeceğimiz, bayram gibi bayramlarımız olsun temennisiyle:
Haluk’un Bayramı
Baban diyor ki: ‘Meserret çocukların, yalnız
Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;
Fakat sevincinle
Neler düşündürüyorsun, bilir misin? … Babasız,
Ümitsiz, ne kadar yavrucakların şimdi
Sıyah-ı mateme benzer terâne-i îdi!
Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
Biraz güzellensin
Şu rûy-ı zerd-i sefalet… Evet meserrettir
Çocukların payı; lâkin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor… Halûk, dinle!
Tevfik Fikret
(Terâne-i îdi: Bayram şarkıları
Meserret: Sevinç, mutluluk
Ruy-i zerd-i sefalet: Yoksulluğun solgun yüzü)